RADYOLOJİ'DEKİ KORKUNÇ GERÇEK SADECE ERCİYES ÜNİVERSİTESİ İLE SINIRLI DEĞİL: Basın açıklaması Değerli Basın, saygıdeğer meslektaşlarım. Öncelikle Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde 12+1 radyoloji teknisyeninin tiroid kanseri olduğuna ilişkin Haber ülkenin gündemine bomba gibi düşmüş ve biz radyoloji teknisyenlerini çok üzmüştür. Derneğimizin yetkili organları olayın duyulduğu ilk günden itibaren oradaki meslektaşlarımızla irtibata geçerek gerekli dayanışmayı göstermiş olayın üstünün örtülmemesi için bir eylem planını ortaya koymuş başta sosyal medya olmak üzere ulusal ve yerel kitle iletişim kanallarını kullanarak toplumsal duyarlılık yaratmaya çalıştık. Derneğimiz alanında uzman kişilerden oluşturduğu bir heyet ile yarın Erciyes Üniversitesi’nde incelemelerde ve uzmanlarımız tarafından radyasyon ölçüm cihazlarıyla ölçümler gerçekleştireceğiz ve oradaki meslektaşlarımızla ve hastane yönetimi ile görüşerek olayı detaylı bir şekilde anlamaya çalışacağız. Bu ziyaretimizde Türk Radyoloji Derneği’nden bir yada 2 yönetici bize eşlik edecektir. Değerli arkadaşlar, Olay yerini görmeden çok fazla bir şey söyleme şansımız yok maalesef ancak ortada bir ihmal olduğu kesindir. Bir ihmal olmalı ki aynı birimden aynı anda 13 kişide kitle tespit edilmiş olsun. Burada ihmal kim veya kimler tarafından meydana geldiğini yarın bu ziyaretimizden sonra daha net anlaşılabilecektir. Bunu da orada yine siz değerli basın mensupları aracılığı ile kamuoyuna duyuracağız. Değerli Arkadaşlar Radyasyon yapısı itibariyle canlı hücreye değişik şekillerde zarar verecek nitelikte olup bu zarar kanser dahil olmak üzere bir çok hastalığa sebep olabilmektedir. Aynı şekilde radyasyon üreme organları veya üreme hücrelerine etki ettiğinde hücrenin DNA yapısını bozarak mutasyona uğratır ve sonraki nesillerde olumsuz etkiler bırakabilmektedir. Radyasyonun iki tür etkisi vardır. Kısa sürede görülen deteministik etkiler ve yıllar sonra ortaya çıkan skokastik denilen geç görülen etkiler. Radyasyonun kısa sürede etkisini göstrebilmesi için yüksek radyasyon dozlarına maruz kalmayı gerektirir. Bu nedenle radyoloji ünitelerinde erken etkilerin görülmesi beklenmez. Radyoloji çalışanlarında küçük küçük dozların etkisi ile yıllar sonra skokastik etkiler kendini göstermeye çalışır. Bu nedenle radyasyonun zararlı etkilerine karşı korunma amaçlı kurşun önlük, kurşun gözlük ve kurşun boyunluk kullanılması gerekiyor. MERDİVEN ALTI ÜRETİM FACİAYA DAVETİYE ÇIKARIYOR! Bu kullanılan koruyucu ekipmanların bazı standartlara ve belgelere sahip olması gerekiyor.Uluslararası alanda geçerliliği olan bu belgelere sahip olmayan koruyucu ekipmanların radyasyondan korumadığı gibi kansere davetiye çıkarıyor. Ülkemizde Çalışma Bakanlığı bünyesinde İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü tarafından Kişisel Koruyucu Donanım Yönetmeliği çerçevesinde denetlenmektedir. Ne yazık ki ülkemizde bu denetlemelerin düzenli olarak yapıldığını söylemek çok güçtür. Ülkemizde bir çok kurşun önlük üreten veya yurt dışından ithal eden firma bulunmakta olup bir çoğunun bu ürünleri tedarik etme, üretme ve satma ile ilgili belgesi bulunmamaktadır. Yani bu firmaların bir çoğu sahte, kaçak ve halk tabiriyle merdiven altı üretim yapılıyor. İşverenler, hastane yöneticileri, satın almada yetkili kişiler Kişisel koruyucu donanımlar yönetmeliğini hiçe sayarak sadece maliyetine bakarak, belgesi var mı yok mu? Üretim lisansı var mı yok mu bakmadan alım yapmaktadırlar bunlar radyolojide radyasyon ile çalışan bizlerin kullanımına sunuluyor.Çoğu zaman test edildiğinde içerisinde kurşuna rastlanmayan bu önlükler yıllar sonra bizlerin kanser olmasına sebep olabiliyor. Meslektaşlarımızın bu konuda bilinçli olması, alınan koruyucu önlük veya boyunlukların standartlara uygunluğunu ve sahip olduğu belgeleri sorgulamalı, Çalışma Bakanlığı yetkililerinin de etkin bir denetim sistemi ile merdiven altı üretimin önüne geçmesi gerekmektedir. PERFORMANS SİSTEMİ SONUCU ARTAN İŞ YÜKÜ ve GEREKSİZ TETKİKLER SAĞLIĞIMIZI TEHDİT EDİYOR. Sağlıkta uygulanan performans sistemi ile hekimlerin daha çok hasta kabul etmesine, hastalara daha az muayene için zaman ayırmasına ve yeterince muayene edemediği için daha çok tetkik istemesine sebep olmaktadır. Çok istenen bu tetkikler arasında yapılan araştırmalar %40 oranında hastalığın teşhisine bir katkı sağlamayan gereksiz tetkikler oluşturmaktadır. Bizler radyasyon ile çalışan bir meslek grubuyuz. Laboratuvar tetkiklerinin fazla yani gereksiz istenmesi ile radyoloji tetkiklerinin gereksiz olması aynı şey değildir. Bizler hastalarımıza radyasyon vererek teşhis koymaya çalışıyoruz. Biz vereceğimiz radyasyon ve hastalarımızın daha fazla radyasyona maruz kalmasına, bizler hastaya şifa vermek isterken hastanın veya bizim kanser olmasına sebep olabiliyoruz. İstenen her tetkik hekime puan kazandırdığı sürece bunun önüne geçmek ne yazık ki mümkün değildir. Hekimlerimizin hastalarına yeterince ayırması, hastalarımızın da sağlık hizmetinden en iyi şekilde istifade etmeleri için PERFORMANS SİSTEMİ kaldırılmalıdır. Taşeronlaşma almış başını gidiyor. Kontrolsüz bir şekilde taşeronlaşma sistemi yaygılaştı. Taşeron firmalarında daha ucuz iş gücü diye eğitimsiz, ehliyetsiz alaylı diye tabir edilen kişilerce hizmet verilmektedir. Her yıl 5000 civarında mezun olan genç meslektaşlarımız iş bulamazken çok daha ucuza, hiçbir hak ve hukuk tanımadan insanların emegi sömürülüyor. Radyasyon ile ilgili eğitim almamış bu kişiler en başta kendi sağlıklarını daha sonra hastaların sağlığını ciddi bir şekilde riske atmış oluyorlar. Dünyanın hiçbir yerinde günde 160 MR, 250 BT çekimi yapılmıyor. Ama ülkemizde en küçük hastanede bile bu rakamlara yakın tetkik yapılmaktadır. Bu koşullar insanı değildir. Bu koşullarda buralarda çalışanlarda buralardan hizmet alanlarında kanser olması veya sağlığından olması kaçınılmazdır. Özel hastanelerde durum bundan daha iyi değildir. Kanunlarımız, yönetmeliklerimiz gelişmiş ülkelerdeki ile AB ülkeleriyle hemen hemen aynıdır. Ancak ne yazıkki uygulamada çok ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Kanunları, yönetmelikleri hiçe sayan yönetici anlayışı kamuda da özel sektörde de radyoloji teknisyenlerine modern kölelik sistemi dayatılmaktadır. Çalışma saatterimiz 5 saatten 7 saate çıkarıldı. İş yükümüz 4-5 kat arttı. KPSS ile istihdam edilen kişi sayısı iki haneli rakamlar. Arkadaşlarımızın kanser olmalarının altındaki sebeplerden biriside budur. BÖYLE GİDERSE YAKIN ZAMANDA KİTLESEL KANSERLER VE ÖLÜMLER SÜRPRİZ OLMAZ. Olay sadece Erciyes Üniversitesi ile sınırlı değildir. Sadece burayla sınırlı kalmayacaktır. Erciyes üniversitesindeki olaydan sonra son üç günde derneğimize 100’ün üzerinde değişik türlerde kanser teşhisi konulmuş bildirimler yapıldı. Bu sayı her geçen gün artıyor. Böyle giderse hızlı bir şekilde artmaya devam edecektir. Sağlık Bakanlığı ne yazık ki hala bu konuyla ilgili sessizliğini korumakta ve bu olayı oldu bittiye getirerek üstünü örtmeye çalışmaktadır. Yangın evi sarmıştır artık. Buradan tek çıkış yolumuz vardır. Bu ülkede radyasyonla çalışan biz radyoloji teknisyenlerinin sesine kulak vermesi, insanca çalışabileceğimiz Sağlıklı çalışma ortamlarının yaratılması, yeterli sayıda istihdam sağlanması, performans sisteminin son bulması, korunma önlemlerinin Avrupa standartlarında ve taviz verilmeden uygulanması, çalışma sürelerimizin eskisi gibi haftalık 25 saate indirilmesi ile mümkündür. Aksi halde iddia ediyoruz! Birkaç yıl sonra sonra radyasyonla çalışanların kitleler halinde kansere yakalandığını söylemek için kehanet sahibi olmaya gerek yok. TÜMRAD-DER olarak Sağlık Bakanlığı’nın sesimizi duyuncaya kadar, sorunlarımız çözüm buluncaya kadar her koşulda ve her platformda meslektaşlarımızın sesi olmaya devam edeceğiz. Heybet ASLANOĞLU TÜMRAD-DER Genel Başkanı |
12348 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |